Ölmez ağaç zeytinin, yasa koyucuya karşı verdiği bitmek bilmez yaşam mücadelesinde kritik bir döneme daha girildi. Dün (1 Mart 2022) Resmi Gazete’de yayınlanan bir yönetmelik değişikliğiyle, “ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere” zeytinliklerin madencilik faaliyeti için kullanılmasının önü açılmış oldu. Maden Yönetmeliği’nin 115. Maddesine bir fıkra eklenerek yapılan ve “kamu yararı dikkate alınarak” uygulanacağı da ifade edilen bu değişiklik, içinde bulunduğumuz iklim krizi ve ekolojik yıkım çağında, yapılabilecek en trajik hatalardan biri -eğer buna hata denebilirse. Denebilir mi?

Zeytinler için yeni bir kıyım kapıda

Yönetmelikte yapılan değişiklik, pratikte zeytinliklerin sonu anlamına geliyor. Değişiklik ile, Türkiye’deki tüm zeytinlikler, eğer elektrik üretiminde kullanılabilecek madenleri barındırıyorsa, bu iş için gerekli tesislerin yapımına açılabilecek. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yapılan bu değişiklik, aslında kömürden elektrik üretiminde vites yükseltmek anlamına geliyor. Fosil yakıtlardan elektrik üretiminin kendisi artık fosilleşmiş bir elektrik üretim anlayışı iken ve tüm dünyada terk edilmekte iken, Bakanlık tarafından tutulan bu yolun ne anlama geldiğine yakından bakalım.

Odadaki filin adı kömür, eseri iklim krizi

Bu yönetmelik değişikliğinin temel sonucu kömürün ömrünü uzatmak. 21-25 Şubat tarihleri arasında Konya’da düzenlenen İklim Şûrası’nın çalışma gruplarından olan, Sera Gazı Azaltım -1 Komisyonu’nda, komisyon kararları yuvarlak masa toplantıları sırasında değiştirilmiş ve kömürden elektrik üretiminde kademeli azaltım ifadesi komisyonun iradesi yok edilerek metinden çıkarılmıştı. Türkiye elektriğinin hemen hemen üçte birini kömür yakarak üretiyor ve kömürden çıkışa ilişkin bir planı inatla gündeme almıyor. Öte yandan, hem dünyada, hem de Türkiye’de kömürden elektrik elde etmek, hem üretim hem de tüketim anlamında maliyetleri tırmanan bir çağ dışı tercihken, böylesi bir yönetmelik değişikliği ile iklim krizinin etkisiyle sarsılan Türkiye, daha da karanlık bir karbon kilitlenmesine doğru yol alıyor.

Bir Paris Anlaşması vardı, ne oldu ona?

Türkiye, 2021’in sonlarında Paris Anlaşması’nı 6 yıl gecikmeyle de olsa TBMM’den geçirerek onaylamıştı. Paris Anlaşması’nın omurgasını, sera gazı emisyonlarında direk azaltım oluşturuyor. Kömürden elektrik üretiminin sonlanması ve kömürlü termik santrallerin kapatılması bu anlaşmanın en kritik boyutu iken, bu değişiklik, Türkiye’nin ulusal ve uluslararası alanda verdiği sözü tutmayacağına yönelik açık bir itiraf anlamına geliyor.

Değişiklik yasaya aykırı

Yönetmelikler yasaya aykırı olamaz. Bu, yasa yapımının en temel özelliklerinden biridir. Maden Yönetmeliği, yapılan bu değişiklik / ekleme ile, yasaya aykırı hale gelmiştir. Hangi yasaya? Türkiye’de zeytinler, kamuoyunda Zeytin Yasası olarak da bilinen, 1939 yılında kabul edilen “3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” tarafından korunmaktadır. Bu kanunda yer alan aşağıdaki hüküm, zeytini hayatta tutar;

“Zeytinlik alanlar ve bu alana 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç tesis yapılamaz” 

Enerji Bakanlığı tarafından Maden Yönetmeliği’nden yapılan bu değişiklik açıkça yasaya aykırıdır. Yönetmelikle yasa değiştirilemez ve normal şartlarda yargıdan geri dönecektir. Değişiklik metninin son kısmında, “Bu Yönetmelik hükümlerini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yürütür.” şeklinde  ifade yer alıyor. Yani değişiklik ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’ndan yasaya aykırı hareket etmesi isteniyor, ya da Enerji Bakanlığı’na Yasa ve Anayasa üstünde bir pozisyon atfediliyor. Peki ne uğruna? Ya da şöyle ifade edersek: Bu değişiklikle, kim kazanır, kim kaybeder?

Maden Lobisi, Türkiye’de ayrıcalıklı bir toplumsal grup mu?

Çok net olarak, değişiklikten en çok maden şirketleri fayda sağlayacak. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın paylaştığı rakamlara göre, 2020 itibariyle toplam zeytinlik alan 8,87 milyon dekar. Yani yaklaşık 9 milyar metrekare. Değişiklik, kömür madencileri için göz yaşartıcı bir mutluluk anlamına geliyor; kanun koyucunun 80 küsür yıldır gözü gibi koruduğu milyarlarca metrekarelik yatırım alanı! 

Maden lobisinin zeytinliklere giren dozer yolunu açma çabası, sadece bugün tartıştığımız Maden Yönetmeliği ile sınırlı da olmadı. Zeytin yasası da dahil olmak üzere son 20 yılda tam 9 defa zeytin koruyucu hükümler aşılmak istendi; 7 Ocak 2003, 17 Ocak 2006’da, 15 Temmuz 2008’de, 3 Temmuz 2009’da, 21 Nisan 2010’da, 20 Şubat 2013’te, 16 Haziran 2014’te, 17 Mayıs 2017’de ve 1 Mart 2022’de. 

Her seferinde zeytinin ve yaşamın savunucuları bu girişimleri savurdu, zeytinler korundu. Bu sefer de, kamu yararının ve hukukun kamu yararını koruyuculuğunun gözetilmesi gereklidir. 

Kamu yararı, iklim krizi ve kapıdaki gıda kıtlığı

Yapılan değişiklik, zeytinleri yok etmeyi, zeytin üreticilerinin ve ailelerinin geçim kaynaklarını ortadan kaldırmayı, ülkenin önemli bir ihracat kalemini, ülkenin cari açığında aslan payına sahip olan fosil yakıt endüstrisinin çıkarları uğruna harcamayı öngörüyor. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın açıkladığı verilere göre, sadece 2021’in Kasım ayında enerji ithalatında yüzde 160,3 oranında artış yaşandı. 

Peki yakın geçmişte zeytin ne yapıyordu, bizim için ne anlama geliyordu?

  1. Zeytin (ve zeytinyağı) üretiminde en yüksek payı olan ilk beş ülkeden biri Türkiye  
  2. Dünyadaki zeytinlik alanların %8.3’ü Türkiye’de. 
  3. Dünyada en çok zeytinyağı tüketen 4. ülkeyiz. 
  4. Türkiye’de 2020 itibariyle meyve veren zeytin ağacı sayısı 159,38 milyon 
  5. Türkiye’de yaklaşık 320 bin adet zeytin üreticisi aile işletmesi olduğu tahmin ediliyor.

Kamu yararı kavramından anlamamız gereken; iklim krizine, iklim krizi kaynaklı gıda krizine karşı önlemler alarak toplulukları güçlendirmek ve iklim değişikliğiyle mücadelede demokrasiyi korumak olmalı. Devletin ilgili organları, Türkiye’nin iklim krizinden en çok etkilenen bölgelerin başında gelen Akdeniz Havzası’nda yer aldığı gerçeğini kabul ediyorken buna uygun hareket etmeyi de hatırlamalı. Zeytin ve desteklediği gıda üretim potansiyeli, iklim kriziyle mücadele de hem üretim, hem de karbon yutağı olarak hayati önem taşımaktadır. 

Zeytin Başımızın Tacı

Greenpeace Akdeniz olarak, bugün olduğu gibi, dün de zeytinden ve yaşamdan yanaydık. 2014 ve 2015 yıllarında zeytinleri için direnen ve kazanan Yırca köylüsünün mücadelesine omuz verdik. Yırca halkının zaferi, Türkiye’de ölmez ağaç zeytinin yaşam gücünü ve zeytinin vazgeçilmezliğini ortaya koymuştu. 

Zeytin, kömüre karşı zafer kazanmaya aşinadır. Zeytin yaşamdır, kömür sevdalılarını bir defa daha dize getirecektir. 

#ZeytinimeDokunma!


Kaynaklar