Mavi gökyüzünün bir umut olduğu günler, yerini iklim krizinin acı gerçeklerine bıraktı. Gezegen artık elektrik üretiminde kömür ve gaz kullanımını, kirli ulaşım araçlarımızda kullandığımız yakıtı tolere edecek eşiği geçti. Bunun dışa vurumunun son örneği ise Akdeniz havzasını yakıp kavuran, kontrol edilemeyen yangınlar oldu.

Gezegen aşırı hava olaylarıyla kendi uyarı sirenlerini çalarken, biz ise yeni bir kirlilik döngüsünün içinde sıkışıp kalıyoruz. Soluduğumuz havayı kirleten politikalar, sıcak hava dalgalarının, uzun kuraklık dönemlerinin kapısını aralıyor ve orman yangınlarının zeminini hazırlıyor. Orman yangınları ve yayılan dumanlar ise havamızı daha da fazla kirletiyor.

Bu kirliliğin boyutu o kadar büyük ki ortaya çıkan partikül madde kirliliğini ve etki sahasını Akdeniz havzası boyunca görmek mümkün. 

Partikül Madde Dağılımı 27 Temmuz – 03 Ağustos 2021
Copernicus Sentinel Hub’tan alınan uydu görüntüleri

Halk sağlığı için büyük bir tehdit olan başta ince partikül madde (PM 2.5) olmak üzere geleneksel hava kirleticileri, orman yangınları sırasında da kronik rahatsızlığı olan ve yangın dumanına doğrudan maruz kalan insanlar için de büyük bir tehlike oluşturuyor.

Avustralya’da 33 kişinin yangının neden olduğu kirlilikle hayatını kaybettiği rapor edilmişti ve çalışmalar yangınların neden olduğu hava kirliliğini yüzlerce erken ölümle ilişkilendiriyor. Ayrıca bir başka çalışma, 2019-2020 yılında bu yangınların neden olduğu sağlık maliyetinin 1.95 milyar dolar olduğunu gösteriyor.

Copernicus Atmosfer İzleme Servisi aracılığıyla 31 Temmuz 2021 günü 3 saatlik aralıklarla elde edilen 120 saatlik partikül dağılımı

İklim krizinin en büyük faillerinden birisi de kömürlü termik santraller. Muğla’da kömürün neden olduğu SO2 (kükürtdioksit) kirliliğinde dünyanın en kirli 4. Santrali olan Kemerköy de iklim krizinin tetiklediği orman yangınlarına teslim oldu. Bu durum, bölgede yangınlarla oldukça tehlikeli bir boyuta gelen hava kirliliğine ekstra bir yük getirecek.

Açıklamalara göre tesiste yangının şiddetini yükseltecek yanıcı maddeler tahliye edildi. Ancak, yönetmeliklerde büyük yakma tesisi adı verilen bu tip santrallerde, sözkonusu önlemin tam anlamıyla gerçekleştirilmesi hususunda, yangın uzmanları endişelerini dile getirdi.

Tesis alanında 40 bin ton civarlarında kömür bulunduğu konuşulan en büyük sorun. Kömür yanması, santralin olağan çalışma prensibinin bir parçası ve ana yakıt kaynağı. Bu prensip beraberinde partikül maddeler başta olmak üzere kükürtdioksit ve azotdioksit gibi pek çok kirleticinin de ortaya çıkmasına neden oluyor. Söz konusu kirleticiler, bu sefer alevlerin yakacağı kömürden ortaya çıkacak ve herhangi bir filtre sisteminden geçmeden, direk havaya yayılacak. 

Özellikle partikül maddeler, daha önce hazırladığımız simülasyonlarda da görüldüğü gibi rüzgarın hakim olduğu yönlere doğru kirliliği sürükleyecektir. Bir diğer tehlike ise uzmanlara göre santralde herhangi bir asbestli yapı riskinin olması ve yanma sonucu havaya karışması.

Kömürlü termik santrallerin Türkiye’de sağlık harcamalarının % 27’sini oluşturduğu tahmin ediliyor. Orman yangınları ile birlikte santral sahasında açıkta yanacak olan kömürün getireceği kirleticiler, başta solunum ve akciğer hastalıkları olmak üzere, bilişsel gelişimden, görme yeteneğimize kadar sirayet eden hava kirliliği temelli hastalık riskini yükseltecektir.

Gökhan Ersoy
İklim ve Enerji Proje Sorumlusu