Bugün sabaha karşı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen yasa, Türkiye’de başta Facebook, Twitter, Instagram gibi milyonlarca insanın kullandığı sosyal ağlar olmak üzere, dijital platformları ilgilendiren düzenlemeler getiriyor. 

Düzenlemeye göre 2020 yılı sonuna doğru sosyal ağlara yönelik yaptırımlar uygulanırsa, bugün toplumsal hareketlerin ses çıkarma, haksızlığı görünür kılma, toplumsal tepki oluşturma ve bir nevi ülke siyasetine katılma platformları haline gelmiş dijital platformlar bu işlevini kaybedebilir, sınırlanabilir, hatta tamamen kullanıma kapanabilir. 

Türkiye’de insan haklarına yönelik verilen birçok mücadele gibi çevre mücadelesi de günümüz şartlarında sosyal medya üzerinden insanlarla buluşuyor; insanların seslerini yükseltmelerini ve yetkililere duyurmalarını kolaylaştırıyor. Eğer sosyal medyaya erişim yavaşlarsa birçok çevre sorunu görünmez hale gelebilir. 

Türkiye’de bir çevre gündemi olduğunda, örneğin mecliste zeytinlik alanların koruma statüsünün sona erdirilmesine ilişkin yasa teklifi veya termik santrallerin filtre takma ve çevre yükümlülükleri ile ilgili tartışmalardan Twitter’dan haberdar oluyoruz demek yanlış olmaz. 

Greenpeace çevre mücadelesine yönelik kampanyalarını farklı biçimlerde yürütüyor. İmza kampanyaları, barışçıl eylemler, raporlar, basın açıklamaları, davalar vb… Greenpeace gibi birçok çevre kuruluşunun çalışmalarını topluma duyurmasının en önemli araçlarından biri sosyal medya. Bu yüzden sosyal medyaya yönelik herhangi bir erişim kısıtlaması Greenpeace’in gerek çevre suçlarını görünür kılmasını gerekse yürüttüğü kampanyaların duyulmasını engelleyebilir. 

Geçtiğimiz yıl, incelediğimiz balıkların yarısının midesinde plastik çıktı. Eğer sosyal medya olmasaydı bu haberi duyamayabilirdiniz.

Zararlı pestisitler yüzünden arılar öldü. Sosyal medyada on binlerce insanının katıldığı çağrılar sayesinde, pestisitler yasaklandı. Arılar yaşıyor.

Türkiye’de milyonlarca insanın hayatı kömürlü termik santraller yüzünden tehdit altında. Bu insanların hikayesini milyonlarca insana sosyal medya sayesinde ulaşıyor.

İncelediğimiz sebze ve meyvelerin yüzde 15’inde yasak pestisit çıktı. Eğer sosyal medya olmasaydı bu haberi duyuramayabilirdik. 

Bu liste uzar gider. Çünkü, bugün Türkiye’de başta Twitter olmak üzere sosyal ağlar, haber takibinin yapıldığı, kamusal gündemlere karşı mobilizasyonun organize edilebildiği, karar vericilere çevre koruma taleplerinin iletildiği, böylece çevreye yönelik tehditlerin geniş kitleler nezdinde görünür kılındığı yegâne alanlar haline geldi. 

Bugün mecliste kabul edilen düzenlemeler ile Twitter gibi sosyal ağların erişilebilirliği ortadan kalkabilir. 

Yasa neyi düzenliyor?

Bugün mecliste kabul edilerek yasalaşan düzenlemelerde, “sosyal ağ”, sosyal etkileşim amacıyla kullanıcıların internet ortamında metin, görüntü, ses, konum gibi verileri oluşturmalarına, görüntülemelerine ve paylaşmalarına imkân sağlayan gerçek veya tüzel kişilerin yanı sıra, günlük erişimi 1 milyondan fazla olan tüm ağlar sosyal ağ olarak tanımlandı. Twitter, Facebook, Instagram, Netflix

Düzenleme ile bu şirketlere Türkiye’de temsilci belirleme yükümlülüğü getiriliyor. Bu şirketlerin Türkiye’de temsilci belirleme yükümlülüğünün bir anlamı var; Bilgi Teknolojileri Kurumu’nun içerik kısıtlama, içerik kaldırma, yasaklama kararları söz konusu olduğunda bu temsilcilere tebligat yapılabilmesi, bu temsilciler aracılığıyla kullanıcı verilerinin talep edilebilmesi, belirli içeriklerin denetlenmesi, kontrol edilmesi gibi talimatların uygulanması amaçlanıyor. 

Sosyal ağlar Türkiye’de ofis açmazsa? 

Twitter’ın (baştan itibaren en çok tartışma konusu yapılan şirket olduğu için Twitter üzerinden örnekliyorum) ve diğer sosyal ağların Türkiye’de ofis açmaması halinde, bu sosyal ağların internet trafiği bant genişliğinin yüzde doksan beş oranında daraltılması mümkün olabilecek. Bu da bu platformun fiilen kullanılamaması anlamına geliyor. 

Bu süreçte şirketler ile yasa koyucu ve uygulayıcı  arasında nasıl bir anlaşma olacağı, anlaşma olup olmayacağı henüz belirsiz. Belirli olan tek şey, bu yasanın uygulanması halinde bu düzenlemeden etkilenecek olan, medyaya ve bilgiye erişimden, düşüncelerini ifade edebilme platformundan ve çevre gündemi de dahil olmak üzere birçok haberi takip etmesi kısıtlanan milyonlarca insan olacak.

Bu düzenlemelerin sosyal medya erişimi kısıtlamalarına dönüşmemesi için, yasayı Cumhurbaşkanı veto etmezse, tek seçenek Anayasa Mahkemesi. Türkiye 2020’lerde sosyal medyaya yönelik erişim kısıtlamaları ile değil, dijital teknolojinin sağladığı fırsatlardan faydalanan bir ülke olmalı.