Kömür sektörü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının da desteğiyle 24-25 Nisan’da “temiz kömür” yalanı altında “4. Temiz Kömür Teknolojileri Zirvesi”nde bir araya geldi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürü Dr. Hasan Hüseyin Erdoğan’ın açılış konuşması sırasında Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Ersin Tek, “Havası Kirli, Parası Kirli, Neresi Temiz?!” yazılı pankartla ve düdük sesleriyle kömürde ısrar eden karar vericileri ve endüstriyi protesto ederek, iklim aktivistlerinin yıllardır süregelen “İklim İçin Ses Ver” çağrısına cevap verdi. Bu protesto ile Greenpeace Akdeniz olarak Türkiye’de Yeşil ve Adil Dönüşümün gerekliliğine dikkat çektik.

Kömüre dayalı enerji üretiminin havası da parası da kirli. Buna rağmen Türkiye’nin kömürden ne zaman çıkacağı hâlâ bilinmiyor. Bugüne kadar hazırlanan raporların net bir şekilde ifade ettiği üzere bizler de karar vericileri “temiz kömür” yalanının iklim krizi için bir çözüm olmadığı konusunda uyarıyoruz ve uyarmaya devam edeceğiz.

Sözde “Temiz” Kömür Teknolojileri 

Sektörün kömürü aklamak için öne sürdüğü birkaç araç bulunuyor. Bunlardan biri literatürde “kömür hazırlama ve iyileştirme” olarak biliniyor. Kömürün yapısındaki kükürt miktarını ve inorganik maddelerden oluşan kül miktarını azaltarak kömürün kalitesini artırmayı amaçlıyorlar.

Kömürün aklanması için sektörün sunduğu bir diğer araç ise kömürle çalışan termik santrallerdeki verimliliği artıracak teknolojiler ve filtre sistemleridir. Santrallerdeki verimlilik ve karbon ile kirletici salımı kapasitesini etkileyen iki önemli unsur vardır. Bunlardan birincisi yakılan kömürün kalitesi ile kazan tipinde kullanılan teknoloji tipi diğeri ise baca gazı arıtma/filtre sistemleridir.

Bugün baca gazı arıtma sistemlerinin eski santrallere entegrasyonu bile maliyetler nedeniyle henüz tamamlanmamıştır. Ayrıca, kazan tipi teknolojisine bakılmaksızın Türkiye’de kurulan ve planlama aşamasında olan santrallerin ÇED raporları da yıllık emisyon ve kirletici miktarlarının sıfır olmadığını göstermektedir. Sıfır emisyon ve sıfır kirleticinin olmadığı bir çalışma modelinde temiz teknolojiden bahsetmek mümkün değildir. Filtre sistemlerinin kurulu olması da kömürün olumsuz sağlık etkilerini tamamen durdurmaya yetmemektedir. Türkiye’deki kömürlü termik santraller, tüm çevre yatırımları gerçekleştirilse dahi 102 bin erken ölüme sebep olacak.

Sektörün bel bağladığı karbon yakalama ve depolama teknolojileri, endüstri tarafından kömürün geleceği için sıfır karbona yakın kullanımı için reklam yapmak adına bir fırsat olarak kullanılmakta ve kömür kullanımına devam etmeyi teşvik etmektedir. Avrupa İklim Eylem Ağı’nın 2021’deki değerlendirmesine göre, geçtiğimiz 10 yıl içerisinde kamu desteğine rağmen küresel olarak geniş ölçekli sadece 51 proje bulunmaktadır ve bunlardan sadece 19 tanesi pilot olarak operasyonel durumdadır. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2022 takip raporuna göre bu konudaki gelişmeler yavaş ilerliyor ve depolama teknolojilerindeki gelişmeler, yakalama teknolojilerindeki proje yatırımlarının gelişme hızına ayak uyduramıyor. Son dönemde nihai yatırım kararı alan sadece 10 proje olması da bu teknolojilere bel bağlayamayacağımızı gösteriyor. Oysa ki Türkiye, kömür yerine yenilenebilir enerjiye yatırım yaparak, 2030 yılına kadar GSYH’sini yılda 8 milyar dolar daha artırabilir ve 300 bini aşkın yeni iş yaratabilir. Böylece sera gazı emisyonlarını da 2019 düzeyine göre yüzde 8 azaltabilir.

Havası da Parası da Kirli!

Yatırım garantileri, arazi tahsisi, piyasa faiz oranlarının altında faiz oranları, kapasite mekanizması teşvikleri gibi maddi ve manevi varlıklar aracılığıyla aktarılan devasa destekler, tüm bu yıkıcı etkilerin, kömür yatırımına verilen kamu teşvikleri ve bankaların finansmanıyla büyüdüğünü gösteriyor. İklim Kaosunun Bankacılığı 2023 raporuna göre, Paris İklim Anlaşması’nın imzalanmasının ardından geçen 7 yıl içinde 5.5 trilyon dolarlık kaynak fosil yakıt yatırımlarına aktarıldı. 2022 yılında kömür sektörünün bankalar aracılığıyla ulaştığı finansman miktarı 42 milyar dolardı. 350.org Türkiye’nin çalışmasına göre ise ülkemizde kömür finansmanına son vereceğini söyleyen yalnızca 9 banka var. Paris Anlaşması yürürlüğe girdikten 5 sene sonra 2021’de Türkiye tarafından onaylandı ve 2053 karbon nötr hedefi açıklandı ancak bu açıklamayı takip eden eylemler Türkiye’nin yanlış bir politika izlediğini gösteriyor. İklim kriziyle mücadele için 2030 yılına kadar, yeni fosil yakıt yatırımlarının durdurulması ve mevcut olanların hızlı bir şekilde kademeli olarak ortadan kaldırılması gerektiği halde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2023 Ocak ayında yayınladığı Türkiye Ulusal Enerji Planına göre kömürün enerji üretimindeki toplam payının yükseltilmesi öngörülüyor. Global Energy Monitor’un “Yükseliş ve Çöküş” raporu, Türkiye’nin planlanan kömürlü santral kapasitesinde dünya üçüncüsü olduğunu belirtiyor.

ÇÖZÜM: YEŞİL ADİL DÖNÜŞÜM

Türkiye verdiği taahhüde rağmen atması gereken adımların aksine, Temiz Kömür Teknolojileri Zirvesi gibi etkinlikleri finansal ve sosyal yatırımlarla devlet eliyle desteklerken, içinde yaşadığımız coğrafya kömürlü termik santraller yüzünden büyük bedeller ödüyor. Yayınladığımız Yeşil Adil Dönüşüm Sözleşmesi ile:

  • İklim kriziyle etkin mücadele için elektrik üretiminde kömürden vazgeçilmesi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının payının %75’e çıkarılmasını,
  • Toplumsal faydayı önceliklendiren, sosyal refah odaklı, ekolojik bütünlük ve iklim üzerindeki etkilerin azaltılmasını hedefleyen yeşil ekonomi modeline geçilmesini,
  • Kömür bölgelerinde, katılımcı ve şeffaf mekanizmalarla, doğal alanların restorasyonunu da kapsayan adil geçiş planlamalarının geliştirilmesi ile uygulanmasını talep ediyor ve

seçimlere sayılı günler kala bütün siyasi partileri yeşil ve adil dönüşüm politikaları etrafında birleşmeye davet ediyoruz, çünkü kömürün temizi olmaz.